Caché: Esrarlı Bir Politik-Gerilim

“Bir ırkın başka bir ırkı sömürmesini öngören sistemlerin kurbanı durumundaki insanların sorunudur yabancılaşma, daha üstün olduğunu ileri süren bir uygarlığın başka bir dünyaya bakış, dünyayı yorumlayış formu üzerindeki hoşgörüsüne hedef olan insanların sorunudur yabancılaşma. Entellektüel yabancılaşma burjuva toplumunun bir ürünüdür. İnsan, insana özgü bir dünyanın ideal varolma şartlarını yaratmak imkanını ancak benliğin yeniden ele geçirilmesi ve arındırılması yönünde göstereceği çaba ve özgürlüğün sürdürülmesi için taşıyacağı hassasiyet sayesinde bulacaktır.”
– Frantz Fanon

Uyarı: Bu yazı birçok spoiler içermektedir. Filmi izlemeden okumanız önerilmez!
IMDb sayfası için buraya tıklayın.

Öncelikle itiraf etmem gerekiyor ki film ilk bittiğinde kafamda birçok şey henüz oturmamıştı. Ama bu bende yeni bir olay da sayılmaz. Özellikle izlediğim film klasik olay örgüsüyle işlenmemişse, filmden sonra genelde böyle bir his kaplar beni.

Okumaya devam et “Caché: Esrarlı Bir Politik-Gerilim”

Kalemin Kelâmında Tefekkür Kaçamağı

“Onlar gayba iman ederler”
– Bakara / 3

“Gaybı bilmek Allah’a mahsustur”
– Yunus / 20

Her şeyi yıkarak başlamak, kaçınılmaz bozma dürtüsünün en temel neticesidir. İnsan önce yıkmalıdır; tüm dogmalarını, önkabullerini ve o ana dek hakikat diye nitelediği “gerçek”lerini. Başkaldırmak en büyük erdemdir yeni doğan zihinler için.

Okumaya devam et “Kalemin Kelâmında Tefekkür Kaçamağı”

Turuncu Sükûnet ve Kızıl Hüzün

Hafifçe esen rüzgar ağaçları sakince sürüklemekte, küçük bir çocuk henüz aldığı dondurmasını yavaşça yalayarak yorgun kaldırımlar üzerinde minik adımlarını atmaktadır. Güneş bu günlük gösterisini tamamlamaya hazırlanırken, gökyüzünde Van Gogh’un Olive Grove tablosundan fırlamış bir manzara oluşturmakta ve arabaların camlarından gökyüzünün sakin turunculuğu seyredilmektedir. İşyerini kapatan tamirci, çırağının sırtını sıvazlamakta, son zilin çalmasıyla çocuklar heyecanla okuldan fırlamaktadır. Ve tüm bunlar olurken bir adam, belinde silahıyla evinden dışarı çıkar.

Okumaya devam et “Turuncu Sükûnet ve Kızıl Hüzün”

Kanlı Perçemler ve Zemherî Geceler

“Acı çekmek özgürlükse / Özgürüz ikimiz de”

-Hasan Hüseyin Korkmazgil

Sonbahar akşamlarının sarmaşık huzurunu başka hiçbir mevsim veremez insana. Bu yüzden post-romantiktir sonbahar geceleri. Beklenmedik sanrılarla baş başa kaldığınız günlerin cihad sonrası yorgunluk çayını içmenizi sağlayan vakit gecede saklıdır, özellikle ekimde. Asla varolamayacak bir hayalin ayrıntılarını belirlerken kendinize bir tokat atmanızı sağlar sonbahar. Ve sizi alaşağı eder.

Okumaya devam et “Kanlı Perçemler ve Zemherî Geceler”

Kıyamet Saati

27 Şubat, Öğlen 12:27

Genç kadın, uyandığında uykusunu alamadığını fark etti. Bu kadar çok uyumasına rağmen uykusuz kalmak canına tak ediyordu. Bir sinirle kalktı yataktan. Cep telefonunu açıp saate baktı. Yine geç kalmıştı yapması gereken işler için. Takvimde yazılı olan planlara uymak her geçen gün daha da zor geliyordu. “Şu planladıklarımı gelişi güzel silsem de biraz rahatlasam” diye düşündü bir an. Ancak eli gitmedi.

Okumaya devam et “Kıyamet Saati”

Rönesansla Yaratım, Reformla Yıkım

“Sanatın varlık nedeni tahayyül. Çünkü insan hayal edebildiği için sanat var. Ne garip değil mi, akledebildiği için değil. Tıpkı gerçeklik gibi, aklın da sınırları var. Bilimin de. Oysa tahayyülün sınırları yok. İster istemez sanatın da.” 

-Dücane Cündioğlu

İnsanoğlunun olduğu her yerde sanat hareketleri de vardır ve dikkat edersiniz ki sanatsal temayüller, çoğu zaman hareketler üzerinden okunur; oluşumlar, gruplar, kişiler üzerinden değil. Aslında bu; sanatın ne kadar akışkan, ne kadar değişken ve ne kadar durdurulamaz olduğunu da gösterir. Ve işte bu durdurulamazlık da insanoğlunun olduğu her yerde sanat hareketlerinin de var olmasına açıklık getirir

Okumaya devam et “Rönesansla Yaratım, Reformla Yıkım”