bugün tarihli günlük envanter

ölüm ölmek değildir her zaman
öldüm der durursun sadece
gözlerin açık sadrın geniş nefesin dar
yük gelse de her adım, yürüyerek
zaman tanıyarak, belki, zamanın kendine
ama nedense bi türlü söz
_____________geçiremeyerek
____________________kendine…

öldüm dersin, öldüm
gözlerin açık sadrın geniş ama
________________daracık bir
_____________________nefesle
yine yürürsün
pek okunmamış bir şiir kitabının
________________arkasına düşülen
____________________önemsiz bir nota dönüşür,
yürürsün

cenneti aramak – ya da bir rüya için ağıt

“be sure to wear some flowers in your hair”
or in your head?

’67 yazını unutmak mümkün mü?

en azından benim için değil, bunu biliyorum. san francisco‘da cenneti inşa ediyorduk. ya da en azından öyle olmasını ummuştuk. kibar insanların birbirlerine çiçekler uzattığı ve sevgiden, sadece sevgiden bahsettiği, gülüşlerle ve hayallerle dolu zamanlar. nasıl oldu da bu, iğnelerle ve cankilerle dolu bir cehenneme dönüştü hala anlamakta zorluk çekiyorum. aslında anlıyorum. dünyada cenneti yaşamak istedik. savaşların, kavgaların, umutsuzluğun, depresyonun, nefretin ve öfkenin olmadığı bir dünya hayal ettik ve bunun için çabaladık. fakat dünya böyle bir yer değil, hiçbir zaman böyle olmadığı gibi olmamaya da devam ediyor ve de galiba devam edecek. bunu gördük, yani cennetin bir hayalden öteye gidemeyeceğini gördük, ama görmek istemedik,

yumduk gözlerimizi hemen.

Okumaya devam et “cenneti aramak – ya da bir rüya için ağıt”