27 yıl geçmiş bir şeylerin üzerinden. bir düzen kurulmuş kendi çapında. bazı bilyeler ipe dizilmiş. bazı düşünceler hayata geçirilmiş. kimi hayaller ertelenmiş, kimisi gerçekte tezahür bulmuş, kimisi pas tutmuş. bir şekilde ömür denen mefhum işlenegelmiş bu güne değin. az değil 27 sene. çok değil 27 sene. hepi topu -şimdilik- 27 sene.
oturulmuş sazın başına. birkaç eski parça tıngırdatılıp güzel bir türkü terennüm edilmiş. saz eskimiş söz eskimemiş. 27 sene geçmiş ama sır gibi perdeler bırakmış hep gerisinde. kimi heyecanlar hezeyana çark etmiş, kimi hüzünler neşeyle dengelemiş hayatı. inişlerle çıkışlarla bir hayatı yaşayagelmiş safa nam bir zat. hayatın üzerine yüklediklerinden beğendiklerini çuvalına doldurmuş, beğenmediklerini nadasa bırakmış. günahıyla sevabıyla yaşamış hayatı birileri gibi. 27 sene geçmiş ama geriye dönülmemiş hiç. zaten kimse de dönememiş ya, neyse.
aşksa aşk yaşanmış, meşkse meşk edilmiş. nedendir bilinmez bazen sancılar saplanmış tam orta yerinden, bazı zaman sevinçler fırlamış -beklenmeyen- derinden. hepi topu 27 sene demiştik ya, o kadar olmuş hakikaten. daha neler sıralanır önümüze bilinmeden devam edilmiş.
hatalar, iyilikler, yanlışlıklar, güzellikler; akla ne gelirse yaşanmış belki de bu kadar kısa zamanda. kiminin bu kadar ömrü bile olmamış, kiminin sırf bu kadar yıllık torunu olmuş. bizimkine de bir hayat düşmüş işte, yaşanıp gidilmiş 27 senedir.
bir köşeye geçip düşündüm bugün. nereden geldim buraya ve ben neyim. kimlerle oldum ve şimdi kimlerleyim. gündüz vakti görülen bir rüya mı bu yoksa hayatın tam da kendisi mi bilinmez. yok yok, öyle sofistler gibi şüpheci değilim artık. bir şeyler var ve bir şeyler hakikat, buna inancım tam. ama bazen olur ya, düşünür insan durduk yere, kim neden nasıl nereye, ben bu muyum yoksa hayat mı silkeledi bizi bu yöne. çok da sorgulama be oğlum, hayatı kimse çözemediği gibi sana da düşmedi bu dava. devam etmek en büyük erdem belki de. kimseye durduğu için madalya takılmamış sonuçta. devam et hele, gerisi hallolur.
nereden gelmiştik buraya? he! 27 yıl olmuş bir şeylerden beri. çok da mühim değil aslında otobüsün hangi durağında indiğin. ya da neresine baktığın uçan kuşların. ya da hangi tarafına oturduğun vapurun. önemli olan… önemli olan neydi hakikaten? neyse devam et şimdi, ilerde döneriz bu konuya da elbet. şimdilik aynen devam oğlum, ha gayret.
bitmese bu yazı, olmasa bu blog, ya da değmese denizlerin bir ucu öbürüne, çok da bir şey değişmezdi. hayat bu der, devam ederdik yürümeye. önemsiz ayrıntılara takılmayalım. önemli olan, bir iş üzerinde olmak. ne zaman bir işin olsa o zaman daha az düşünürsün diğer şeyleri. odaklan, odaklan, odaklan ve bitir işini. iş bittikten sonra bir tatile çıkar boşaltırsın zihnini. o zaman da zaten tatildesin, ne düşüneceksin hayat denen bu dizgini. yürü gitsin yine yürüdüğün gibi, durma; devam et.
ama gün gelecek o yürüdüğün yolun sonuna yaklaşacaksın. gün gelecek bitmez dediğin işler bitecek. bensiz yürümez dediklerin yürüyecek. uçamadı daha bu yavru dediğin kuş uçacak. ama sen dımdızlak kalacaksın ortasında hayatın. tabi ya, ortasında! hem kim karar vermiş ölümle hayatın bittiğine? belki ölüm tam da orta yeridir hayatın ve döngünün içinde geriye dönen bir sarmal vardır. hani şu eski kasetler gibi. bitti sanırsın ama öbür yüzü vardır daha bunun. tam da ortasındasındır sadece kasetin. ömür de böyledir belki, hanginiz öldü de geri döndü söyleyin bakalım?
o gün geldiğinde üzülme işte. hayat feneri başa dönecek. mumlar söndüğü yerden tekrar yakılacak. kumlar uçuşurken rüzgarda tekrar yere konacak. sen varken olanlar sen yokken de sürecek işte. takma kafana. şimdilik sadece yoluna bak. yürü ve durma sakın, devam et. duranları kimse sevmez. ben de sevmiyorum. sen de sevme.