cenneti aramak – ya da bir rüya için ağıt

“be sure to wear some flowers in your hair”
or in your head?

’67 yazını unutmak mümkün mü?

en azından benim için değil, bunu biliyorum. san francisco‘da cenneti inşa ediyorduk. ya da en azından öyle olmasını ummuştuk. kibar insanların birbirlerine çiçekler uzattığı ve sevgiden, sadece sevgiden bahsettiği, gülüşlerle ve hayallerle dolu zamanlar. nasıl oldu da bu, iğnelerle ve cankilerle dolu bir cehenneme dönüştü hala anlamakta zorluk çekiyorum. aslında anlıyorum. dünyada cenneti yaşamak istedik. savaşların, kavgaların, umutsuzluğun, depresyonun, nefretin ve öfkenin olmadığı bir dünya hayal ettik ve bunun için çabaladık. fakat dünya böyle bir yer değil, hiçbir zaman böyle olmadığı gibi olmamaya da devam ediyor ve de galiba devam edecek. bunu gördük, yani cennetin bir hayalden öteye gidemeyeceğini gördük, ama görmek istemedik,

yumduk gözlerimizi hemen.

o zaman hayal dünyamıza çekilecektik, orada özgürdük ve kimse bize kafamızın içinde kurduğumuz dünyaya dair hesap soramazdı. işte tam bu noktada uyuşturucuların dozunu biraz kaçırmış olabiliriz. yani sanırım… rüya görmek istedik, sadece bu rüyada yaşamak istedik. fakat rüyalar her seferinde uyanmakla sonuçlandı. daha fazla rüya için daha fazla uyku aradık, yani daha fazla uyuşturucu, ve daha daha daha fazla…

işte, şu anki san francisco’yu biz inşa ettik. caddelerinde cankilerin zombiler gibi gezdiği; iğnelerin, pisliğin ve fuhşun her an, her yerde olduğu bu junk‘ı biz inşa ettik. gerçek olmayan, gerçek olamayacak kadar uçuk olan cenneti dünyada kurma hayaliyle bizden sonraki nesile koca bir cehennem sunduk bilmeden. böyle sonlanacağını bilseydik, yine de yapar mıydık tüm bu yaygarayı? hayır bu saçma bir soru oldu; doğrusu, böyle olacağını bilmiyor olamazdık. yani en azından uyanılmayan bir rüyanın gerçek olmadığını, en uzun rüyaların bile elbette nihayetinde bitkin bir uyanıklıkla son bulacağını bir çocuk bile bilirken, biz de biliyorduk elbet. evet, bir rüyaya inanmak istedik. ama sonunda kendimizi bir rüya için ağıt yakarken bulduk. şimdi, o günlerin rüyası, birkaç dokunaklı şarkıyla anılan o cennet tasviri, bazı zihinlerde güzel anılarla yankılanıyor olabilir. gerçekteyse, acı dolu san francisco sokakları, bu miladı dolmuş rüyaya inanmaya ısrarla devam eden bağımlılara yeryüzü mezarı oluyor…